Proje çalışmaları devam eden işleriniz nelerdir?
HSY Yapı İnşaat ve Kaldırımoğlu İnşaat İş Ortaklığı’nın müteahhitliğini yaptığı Ankara Mamak 2. Etap 1.312 konut yatırımına ait uygulama projelerini hazırlamaktayız. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın Artvin Gençlik Merkezi projesi ve kapalı spor salonu ek tesislerini tasarlamaktayız. Yine; HSY İncek kentsel dönüşüm dahilinde 120 daireli rezidans projesi, HSY İncek ticaret bloğu, HSY Kamerun Yaoun’de 2 bin 500 konut ve sosyal tesis, Eryapı Samsun kentsel dönüşüm bünyesinde 600 konutluk proje, Eryapı Irak Süleymaniye 700 konutluk yatırım, Babilax Grup Ruanda 42 bin seyircili olimpik stad, Ruanda Futbol Federasyonu 120 odalı otel ve Babilax Grup Angola rezidans projelerinde çalışmalarımız devam ediyor.
Projesi tamamlanmış,inşaatı devam eden işleriniz nelerdir?
Tanzanya’da Dege Eco Village 7 bin 160 konut projemizin inşaatı devam etmektedir. Haziran 2013 tarihinde inşa çalışmalarına başlanmıştır. Tanzanya 300 villa projesinin yapım çalışmaları Ekim 2013’de başlamıştır. Tanzanya TLC İş Merkezi projemizin inşaatına da başlanmak üzeredir. Ruanda Celestin 200 villa projesinin inşaatına bu yılın ikinci yarısında başlanması hedefleniyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı’na yapmış olduğumuz Artvin Şavşat Gençlik Merkezi’nin inşaatı devam etmektedir; ihalesi Haziran 2013’de yapılmıştır. Kütahya Tavşanlı Ada Stad’ı projemizin inşaatı devam etmektedir, ihale tarihi Ekim 2013’tür. Gençlik ve Spor Bakanlığı Yozgat Sorgun, Zonguldak Devrek ve Bayburt stadlarının inşaatları devam etmektedir. Ve G5 Atölye Mimarlık ve Anka Grup Proje’nin birlikte hazırladığı Ramada Trabzon Oteli de inşaat çalışmaları devam eden diğer projelerimizdir.
Ülkemizde mimari ve tasarımın gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Günseli Akınç Gebeş: Son 10 yılda mimaride önemli bir değişim var, artık mimarlar çekingen ve geri planda kalmak istemiyorlar. Yapıtlarını konuşmak ve göstermek isteğindeler. Bu sayede estetikte bir arayış oluştuğu inancındayım. Bu da günümüzde müteahhitleri bir farklılık arayışına sokuyor; imaj ve tasarım olarak. Açıkcası bu sadece ülkemize özgü değil, uluslararası platformda da benzer bir değişim söz konusu. Bunda son yıllardaki iletişim ve bilgi paylaşımının etkisi büyük. Türkiye’de mimar olarak buna kolay uyum sağladığımızı düşünüyorum, toplum olarak hızlı hareket etme kabiliyetimizin etkisi yadsınamaz. Aslında tasarım süreci dahil hızlı hareket edebiliyor olmak düşünce tarzınızı da değiştiriyor. Buna bağlı olarak da mimarlık dilinin globalleştiğini ve ulusal etkilerinin azaldığını söyleyebiliriz. Bu noktada artısı - eksisi tartışılır.
Son dönemlerde gündemde olan kentsel dönüşüm çalışmalarını bir mimar olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Günseli Akınç Gebeş: Dönüşüm aslında hayatımızda yeni bir kavram değil. Hayat şartları, teknolojik imkanlar değiştikçe, insanlar değiştikçe herkes kendi ölçeğinde bir değişim yaşamakta. Kentsel dönüşüme de bu şekilde bakacak olursak vaktinde yanlış yapılmış, eksiklikleri olan yapıların yenilenmesi veya değiştirilmesi gayet doğal. Fakat burada dikkat edilmesi gereken tarihi ve kültürel dokular devreye giriyor. Bu açıdan çoğu projeye toptan değişim değil de bir düzenleme, iyileştirme fırsatı şeklinde yaklaşılması gerekiyor. Ülkemizde ise kentsel dönüşüm denildiğinde inşaat sektörünü kriz zamanlarından kurtaracak, rant elde edilecek bir fırsat kapısı algılanıyor. Aslında öncelikle, ortaya konulan ile bitirilmiş işin arasındaki kâr-kazanç ve kayıplara bakılması doğru olandır.
Muzaffer Gebeş: Bu sebeple bina bazlı dönüşümleri yanlış buluyoruz. Kötü ve iyi noktaları var. Depreme dayanıklı, çevreye duyarlı, enerji verimliliği olan binalara dönüşmesi güzel bir gelişme. Fakat kente bir kazanımı olmuyor, yaşama bir katkısı olmuyor. Ada bazlı, daha temel ölçeklerde yapılacak planlamanın şehre bir nefes kazandıracağına inanıyoruz. Özellikle büyük şehirlerde insanların yeşile, doğaya ve günlük yaşamda daha kaliteli paylaşımlara ihtiyacı var. Kentsel dönüşüm yasasını düzenlerken genelleme yapmayı doğru bulmuyorum. Bölge bölge, semt semt bu kentsel dönüşüm mevzuatları belirlenmeli burada kenti yönetenler, kent planlamacıları ve mimarlara büyük sorumluluklar düşüyor. Önümüzde Avrupa’nın en prestijli kentsel dönüşümünü devam ettiren Hollanda gibi bir örnek var.
İnşaat sektörünün gelişimini nasıl gözlemliyorsunuz?
Erdem Orhan Akkoç: İnşaat sektörü Türkiye ekonomisinin lokomotifi durumunda. Özellikle yurt dışı inşaat ve proje işlerindeki artış birçok ülkenin de Türkiye’ye olan ilgisini arttırmakta. Devletimizin çeşitli ülkelerle yaptığı ticari anlaşmalar da sektörü desteklemekte. Günümüzde inşaat sektöründe dünya 2.’si konumundayız. Artık yavaş yavaş Türk menşeli malzemelerde ihracatların da arttığını görüyoruz. Bunun uzun vadede Türk inşaat sektörünün imzasını daha da yayacağına inanıyoruz.
Muzaffer Gebeş: Türkiye inşaat sektöründe 2. sırasında, fakat inşaat getirisi olarak dünyada 11. sırada. Bunun nedeni, yurt dışında genelde yabancı mimarların projelerini inşa ediyoruz. Yani bir nevi taşeron olarak çalışıyoruz. Projelerde Türk mimarların imzalarının artması ile Türk Menşeli malzemelerin kullanımının da artacağını, böylece dünya inşaat sektöründeki gelir payımızın da artacağını ümit ediyoruz. Özellikle Afrika seyahatlerinde gördük ki Türkiye’ye ilgi çok yüksek. Türk firmalarına ve Türk malzemelerinin kalitelerine güveniyorlar. Çinliler hem inşaat hem de malzeme tedarikinde Afrika’da egemen konumdalar. Türk firmaları ve Türk menşeli malzemeler şu an bu bölgede kaliteli bir alternatif olarak değerlendiriliyor.
Sektörün en önemli sorunları sizce nelerdir?
Günseli Akınç Gebeş: Proje için ayrılan sürelerin kısa oluşu sektörünün temel sorunlarından birisidir. Bilindiği gibi her proje gerek yeri gerekse hitap ettiği müşteri portföyüne göre bir diğerinden farklıdır. Bu sebeple mimarın çizime başlamadan önce yorumlaması ve Ar-Ge yapması gereken şeyler vardır. Fakat özellikle işverenin projenin bu ilk etapları sırasındaki sabırsızlığı, özgün bir yapı oluşturacak, alternatif mekan çözümleri üretilecek dönemi kısıtlıyor. Bu da birbirini tekrar eden, birbirine benzeyen yapılar olarak şehir siluetlerinde yerini alıyor.
Muzaffer Gebeş: Bunun bir sebebi de işverenlerin insan odaklı çözümlere yönelmemesinden kaynaklanıyor. İşveren, inşaat alanının veya satılabilir alanların arttırımı ile ilgileniyor. Fakat o mekanlardaki yaşam kalitesinin üstünde çok durmuyor. Mimara artık kalıplaşmış istekler ile geliyorlar. Şu kadar adet bağımsız birim bu kadar metrekare şartı gibi. Mimar da kendine tasarım özgürlüğü bırakmayan bu düşünce ile önce istekleri doyurmaya çalışıyor. Bu da mekan yaratma mantığını, mimarlığın temeli olan hayatı ve şehri şekillendirme arzusunu baltalıyor.
Sektörün kalifiye elemandurumunu & sorununu, mimarlık eğitimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Günseli Akınç Gebeş: Her sektörde olduğu gibi inşaat sektöründe de kalifiye eleman sıkıntısı yaşanıyor. Üniversitelerdeki mimarlık eğitimi ise zaten senelerdir tartışılmakta. Artık ülkemizdeki üniversite sayısı da arttığından mimar adaylarının veya yeni mezun arkadaşlarımızın daha yolun başında kıyasıya süren bir yarışa dahil olmaları gerekiyor. Çünkü herkes diplomalı, çoğunluk lisansüstü eğitimlerini de tamamlamış oluyor. Kariyer hedefleri konusunda daha bilinçli, hedefe odaklı çalışmaları lazım. Bu sayede seneler içinde sektördeki kalifiye eleman sıkıntısını azaltacağını düşünüyoruz.
“Staj, hatta gerekirse eğitim süresinin uzaması gerektiği kanaatindeyim”
Erdem Orhan Akkoç: Üniversitelerde verilen mimarlık ve iç mimarlık eğitimlerinde genel olarak öğrencilere piyasa taleplerinin ve koşullarının yeterince iyi aksettirilmediğini gözlemliyoruz ve bu yüzden yeni mezunların çalışmaya başladıkları firmalara bir şeyler katması uzun zaman alıyor. Eğitimdeki stajlara daha ciddi yaklaşılması ve staj sürelerinin hatta gerekirse eğitim süresinin uzaması gerektiği kanaatindeyim.
2013 yılı sizce firmanız açısından nasıl tamamlandı? Firma olarak 2014 yılı ve daha uzun vadeli beklentileriniz ve hedefleriniz nelerdir?
Muzaffer Gebeş: 2012 ve 2013 yıllarını özellikle Ar-Ge ve yatırım ile değerlendirdik. 2014’de bunun sonuçlarını göreceğimize inanıyoruz. Özellikle Afrika’da başladığımız çalışmaların artık gerçekleşen yatırımlara döndüğünü söyleyebiliriz. 2014’de danışmanlık ve kontrollük alanlarındaki çalışmalarımızı arttırarak tasarımını yapmış olduğumuz projelerin inşaat aşamalarında da aktif rol almayı hedefliyoruz.
KAYNAK: İnşat&Yatırım
Boytorun Mimarlık tarafından Arnavutköy’de tasarlanan Durusu Milltown projesi bölgenin konut, ticaret ve kamusal alan ihtiyaçlarını karşılama hedefiyle hayata geçiriliyor. Kişi başına düşen sosyal ala...
Devamını Gör...
Özer Ürger Mimarlık tarafından tasarlanan Güngören Gösteri Merkezi (GGM) ve Kent Parkı projesi, yapı ile çevresi arasında kurulan güçlü bağlar sayesinde İstanbul’un en yoğun nüfuslu bölgelerinden biri...
Devamını Gör...
Ulusal ve uluslararası ölçekte atlı spor kulüplerine imza atan Equine Design Studio, Şile’de uluslararası yarış standartlarına uygun niteliklerde özel bir binicilik merkezi tasarladı
Devamını Gör...