İstanbul ofisiyle birlikte yurt dışı projelerine ağırlık verecek olan MSA Mimarlık’ın kurucusu Mustafa Selçuk ile yeni projelerini, inşaat ve mimarlık sektörünün geldiği noktayı konuştuk. “İnşaat sektörü yatırım ve proje geliştirme konusunda birtakım refleksler geliştirdi” diyen Mustafa Selçuk, ülkemizin mimari tasarım süreciyle ilgili olarak ise “Bu anlamda çok yol alınmış olsa da; gelinen noktanın tasarım, hukuki ve müelliflik hakları, verilen hizmetlerin niteliği ve kıymeti anlamında halen uluslararası standartların gerisinde kaldığını düşünmekteyim” eleştirisini yapıyor.
Yer aldığınız projeler nelerdir?
Ankara’nın silüetine etki eden pek çok önemli yapı MSA Mimarlık tarafından tasarlanmaktadır. Ayrıca, West Gate Residences, Memorial Hastanesi, Yelken Plaza, İstanbul Gaziosmanpaşa’da Avrupa Konutları TEM-2, HM Commerce Center, Arma Kuleler, Highway Outlet, Hayat Plaza, Mersin 2013 Akdeniz Oyunları Tenis Kompleksi, Adana Koru Flora, Can Atabilge Sitesi gibi yapıların tasarımları çalıştığımız projeler arasındadır.
İnşaat ve proje çalışmaları devam eden çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Güncel olarak Mevlana Bulvarı üzerinde Paladyum Business Ofis Kulesi, Kuzey Ankara Ticaret Merkezi, Bolu’da 1.500 yataklı termal otel, Eryaman bölgesinde başlayan 400 bin metrekare kapalı alana sahip bir alışveriş ve yaşam merkezi, Yalıkavak’ta deniz kıyısında Bodrum Bahçe Villaları, İncek’te sağlık ve yaşam merkezi projelerinde çalışmalarımız devam etmektedir.
Arma Kuleler projenizin detaylarını paylaşır mısınız?
Arma Kuleler yüksek nitelikli otel ofis ve rezidansların yoğun olarak yükseldiği Ankara’nın yeni merkez noktası kabul edilen Eskişehir yolu ve Konya yolu akslarının kesişimindeki Çukurambar mevkiinde gerçekleştiriliyor. 8 bin 805 metrekarelik bir alanda ofis, rezidans ve mağazalardan oluşmakta olan proje; iş, yaşam ve eğlence mekanlarının karma olarak bulunduğu bir bölgede konumlanıyor. Bundan dolayı projede, her üç fonksiyona da uygun bir kimlik belirlenmiş, Ankara’da örneği az olan teraslı çalışma alanları planlanmıştır. Her ofisin kendine ait terası sayesinde çalışma alanlarına doğal havalandırma imkanı sağlanmıştır. Blokların altında yer alan cadde mağazaları kot farkı kullanılarak çeşitlendirilmiş, metro ulaşımı da göz önüne alınarak yaya hareketlerine uygun geçişler planlanmıştır. Ayrıca mağazaların üst katlarında yeşil çatılı kafe-restoran alanları oluşturulmuş, ofislere ait ortak kullanım alanlarından ulaşım sağlanmıştır.
Arma Kuleler’de 144 ofis ve 24 mağaza yer alıyor
Arma Kuleler’in ofis katlarında ise farklı kullanım senaryolarına uygun, çeşitli büyüklüklerde, modüler çalışma alanları oluşturulmuştur. 90 ile 650 metrekare arasında değişen 144 adet ofis yer almaktadır. Ayrıca ticari alanda 50 ile 840 metrekare arasında değişen 24 adet mağaza bulunmaktadır. 3 otopark, 3 mağaza ve 21 ofis katından oluşan bina toplam 70 bin metrekare inşaat alanına sahiptir. Cephe tasarımlarında yalın bir mimari dil ile birlikte doğal taş tercih edilmiş, ahşap kullanımıyla da terasların konforu arttırılmıştır. Tasarım çalışmalarına 2012 yılında başlanan projenin inşaatı 2013 yılı ilk çeyrekte başlamış olup 2015 yılı ikinci çeyrekte tamamlanmasını planlıyoruz.
MSA Mimarlık kadro/ekibi hakkında bilgi alabilir miyiz?
Güncel olarak 11 kişilik bir mimari ekiple çalışmaktayız. Bu sayının önümüzdeki dönemlerde daha da artacağını öngörmekteyiz. Ekip arkadaşlarımız tasarım, mimari proje üretim ve uygulama süreçlerinin her anına katkıda bulunmakta, her yapı üzerinde ortak fikirler ışığında yol alarak yürümektedirler. Özellikle kuruluştan bu yana birlikte olduğumuz Erhan Tozkoparan ve Aykut Yıldırım projelerin yöneticiliğini yapmakta ve diğer arkadaşlarımıza kurumsal bir tasarım dili aktarımı konusunda çalışmaktadır. Ofisimizde mimari tasarım öncelikli olup, konusunda uzman pek çok danışman tarafından da destek almaktayız.
Ülkemizde mimari ve tasarımın gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ülkemizin mimari tasarım süreci konusunda çok yol aldığını, ancak gelinen noktanın hem tasarım anlamında, hem hukuki ve müelliflik hakları anlamında hem de verilen hizmetlerin niteliği ve kıymeti anlamında halen uluslararası standartların gerisinde kaldığını düşünmekteyim. Bunun altındaki en önemli sebep olarak da hızlı ve kontrolsüz yapılaşma ile maalesef pek çok insani değerin mimarlıkla birlikte ikinci plana atıldığını görmekteyim. İnsancıl bir yaşam çevresi hedeflemeyen her proje, hem mimari derinlik hem de tasarımsal zenginlikten uzak bir şekilde çok hızla üretilip satılma hedefiyle gerçekleştirildiğinde ülkemizdeki gibi sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Bu konuda yerel yönetimlerin ve yatırımcıların çok daha uzun süreli ve iyi irdelenmiş bir süreçten sonra uygulamaya geçmeleri gerektiğini düşünüyorum.
Son dönemlerde gündemde olan kentsel dönüşüm çalışmalarını mimar olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
İlk duyduğum andan itibaren beni çok heyecanlandırmasına rağmen maalesef henüz başarılı bir uygulamaya şahit olamadık. Fikirtepe örneğinde olduğu gibi hem arsa sahiplerinin hem yatırımcıların bu konuya doğru bir açıdan bakmadıklarını, öncelikli olanın bir felaket olmadan önce insanların yaşanabilir alanlara sahip olmaları gerektiğini düşünüyorum. Yaşanabilir alan kavramının da sadece kapalı mekanlar ile değil, sosyal ve rekreatif mekanlar ile desteklenmesi, altyapı ve ulaşımın da belirlenen yoğunluğa uygun olması gerekmekte. Tüm bunların üzerine tasarım değerini de ekleyip kentlerimizi güzelleştirebilirsek ancak o zaman amacına ulaşabilir. Aksi takdirde maalesef sadece yeni ve yüksek “insan stoklama alanları” üretmiş oluyoruz.
İnşaat sektörünün son 10/15 yılına dair değerlendirmeleriniz nelerdir?
İnşaat sektörü Türkiye tarihinde hiç bu kadar yoğun bir dönem geçirmemiş ve bu kadar yapılaşma olmamıştır. Bunun altında ekonomik değerlerin ve yaşam tarzlarının hızla değişmesi ile birlikte global farkındalığın artması sonucu oluşan talep, bu talebi gören yöneticiler ve yatırımcılar tarafından doğru geliştirilen projelerin ekonomik karşılıklarını bulması ve bu yeni üretim alanının sanayinin pek çok kolunun önüne geçerek pek çok firmanın inşaat sektörüne girmesi yatmaktadır. Türkiye ve özellikle İstanbul’un son yıllarda marka değerinin artmasıyla birlikte yabancı yatırımcılarda devreye girmiş, neredeyse tüm ülke bir şantiyeye dönüşmüştür.
Sektörün en önemli sorunları sizce nelerdir?
İnşaat sektörünün en önemli sorununun maalesef ülkemizin her alanında görülen plansızlık ya da kısa vadeli planlar, sürekli değişen ama gelişmeyen yönetmelikler, merkezine insanı almayan yaklaşımlar olduğunu düşünüyorum. Bu durumun üzerine birde kısa yoldan para kazanma çabasını ekleyince hem insanlar, hem de ülkemiz çok şey kaybediyor. Umarım bir gün bu konuda verilen kararlar için pişman olunmaz. Pek çok alanda iyi olmamıza rağmen olimpiyatlar örneğinde görüldüğü gibi plansız yapılaşmadan ve altyapıdan sınıfta kalıyoruz.
Mimarlık eğitimini, sektörün kalifiye eleman durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mimarlık heyecanının ve temellerinin okulda alınmasına rağmen bunun bir yaşam tarzına dönüşmesinin ilk mesleki tecrübelere bağlı olduğunu düşünüyorum. Okul sonrası bir ofiste yaşayacağınız deneyimler sizin mimarlığa bakışınızı çok değiştirebilir. Kalifiye olma işinin de “tecrübe ilmin önünde gider” sözüyle doğru orantılı olduğunu düşünüyorum. Amerika ve İngilteredeki 100 yıllık mimari ofislerin ya da ülkemizdeki ikinci kuşak mimari ofislerin başarısında da bunu görüyorum. Dolayısıyla mimarlık eğitimi kesinlikle profesyonel uygulama ile bilenmeli ancak mimarlık adına idealleri ve söyleyecekleri olan bir ofiste uzun süreli bir birliktelikle devam etmeli. Aksi takdirde her mimar sıfırdan başladığı için hep aynı hataların yapıldığı ve insanların mimarlara güvenmedikleri bir ortam oluşuyor. Bu da maalesef tabir-i caizse gerilla taktiklerini benimsemiş mimari ofisleri doğuruyor.
2013 ve 2014 ilk çeyreği hem firmanız hem de sektör açısından sizce nasıl geçti?
2013 yılı bizim için 2011 ve 2012 yılında geliştirdiğimiz pek çok projenin bir anda uygulamaya geçtiği keyifli ve heyecanlı bir yıl oldu. Aynı etkiyi 2014 için de söyleyebiliriz. MSA Mimarlık olarak bu sene geliştirmeye başladığımız yeni ve bizim için değişik projeler var. Türk inşaat sektörü yatırım ve proje geliştirme konularında bir takım refleksler geliştirdi. Çok büyük bir olumsuzluk olmadığı takdirde bu refleksler sayesinde yapı üretim sürecinin devam edeceğini düşünüyorum. Dolayısıyla MSA Mimarlık olarak 2014 yılında inşaatları devam eden projelerin yanında yeni projelerle tasarım sürecine devam edeceğiz.
Son olarak 2014 yılı ve daha uzun vadeli beklentileriniz ve hedefleriniz nelerdir?
2014 ve 2015 yılı hedeflerimiz öncelikle şuan inşaat sürecinde olan projelerimizin sağlıklı bir şekilde tamamlanıp hizmete açılması. Ayrıca yeni geliştirdiğimiz projelerin de getirdiği yoğunlukla birlikte ekibimiz sürekli büyümekte. Bu yıl içinde İstanbul ofisimizi de açmayı planlıyoruz. İstanbul ofisimizle birlikte yurt dışındaki projelerimize ağırlık vereceğiz.
Boytorun Mimarlık tarafından Arnavutköy’de tasarlanan Durusu Milltown projesi bölgenin konut, ticaret ve kamusal alan ihtiyaçlarını karşılama hedefiyle hayata geçiriliyor. Kişi başına düşen sosyal ala...
Devamını Gör...
Özer Ürger Mimarlık tarafından tasarlanan Güngören Gösteri Merkezi (GGM) ve Kent Parkı projesi, yapı ile çevresi arasında kurulan güçlü bağlar sayesinde İstanbul’un en yoğun nüfuslu bölgelerinden biri...
Devamını Gör...
Ulusal ve uluslararası ölçekte atlı spor kulüplerine imza atan Equine Design Studio, Şile’de uluslararası yarış standartlarına uygun niteliklerde özel bir binicilik merkezi tasarladı
Devamını Gör...