Mehpare Evrenol: “Türk inşaat sektörü global pazarda söz sahibi oldu şimdi sıra mimarlığımızda...”
Evrenol Architects hakkında bilgi alabilir miyiz?
Mehpare Evrenol: Mimarlık serüvenimiz eşim Alp Evrenol ile önce Mimarlar Limited ismiyle kurduğumuz büro ile 80’lerin başında başladı. Yıllarca çok adette villa, apartman, ofis, genel müdürlük projelerimizi hayata geçirmek için çalıştık. Bünyemizde aynı zamanda iç mimari, renovasyon ve restorasyon projelerimizi yürüttüğümüz bir departman vardı. Bu birbirini besleyen iki üretim alanını birleştirerek Mimarlar Workshop ismiyle yeni bir yapı kurduk. Bu iki büromuz da gerçek bir dizayn atölyesi olarak hizmet verdi.
2012 yılında kurucumuz ve hepimizin hocası Alp Evrenol’un aramızdan ayrılışıyla şirket içinde yeni bir yapılanmaya gitme kararı aldık. Uzun yıllar proje yürütücüsü olarak birlikte çalıştığımız Tamer Tunbiş ve Burak Karaca artık şirket ortaklarımız oldular. Alp Evrenol’un adını yaşatmak ve kendisini anmak adına artık Evrenol Architects ismiyle yolumuza devam ediyoruz.
Öncelikle SEV Amerikan College okul projenizin detayları paylaşır mısınız?
3 yıldır üzerinde çalıştığımız SEV Amerikan College okul projemiz geçtiğimiz ay kullanıma açıldı. Tüm bu konut üretiminin içinde açıkçası gözbebeği bir proje oldu bizler için. Çağdaş bir eğitim anlayışını benimsemiş bir kurumun binasını tasarlamak hem gurur verici hem de tasarım dünyamıza yepyeni bir alan açtı. Bildik okul tipolojisinden farklı bir yaklaşımla geliştirdik projemizi. Okul, sadece bina olmaktan öte, belirli yaş gruplarının bir arada eğitim aldıkları ve sosyalleştikleri mekanların matematiğini oluşturur. Bu anlamda bir mimarın okul tasarımıyla karşı karşıya kalması karmaşıklık düzeyi yüksek tasarım problemlerini de beraberinde getiriyor. Öncelikle çocuk eğitimi, psikolojisi gibi destekleyici uzmanlıkların görüş ve çözümlerini, tasarımı oluşturan konseptin ana girdisi olarak kullanmak gerekli. Tüm bunların yanında eğitim sisteminin mimar tarafından çok iyi etüd edilmesi gerekiyor. Yönetmeliklere boğulmuş sistemin mimar tarafından öğrencilerin lehine yorumlanması ön koşul olmalı. Okul, öğrenci için eğitici olduğu kadar özgürleştirici de olmalı. Ders yüküyle karşı karşıya kalan çocukların iyi tasarlanmış, mekansal zenginliği sosyalleşmeyi destekleyen mimari çözümlere ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Özgüvenli, donanımlı gençler yetiştirmek için özenle tasarlanmış öğelerle donatılmış yapılara ihtiyacımız var.
Projemiz geçtiğimiz yıl Iconic Awards German Design Council’da “En İyi Konsept” ödülünü aldı. Bu projede farklı, çağdaş mimari yaklaşımları deneme şansı yakaladık. Projemizin dizaynı; bol, kolay ulaşılır açık teneffüs alanlarına ve doğal ışığa verilen önemle şekillenmiştir. İki üçgen binadan oluşan okulumuzda bulunan sınıfların açıldığı; geniş, üçgen iç avluların, kat bahçelerinin olması ve kolay ulaşılabilir açık teneffüs alanlarının yer alması, açık-kapalı alan ilişkisini güçlendirmekte. Sınıfların ve koridorların doğal ışıkla donatılmasını istedik. Tepe ışıklıkları sayesinde alt katlarda dahi gün ışığı alabilen kütüphane, yemekhane, sosyal alanlar ile ışıklı, enerjik bir ortam sağlamış olduk. Bu konsept çerçevesinde öğrencilerin sosyalleşmelerine olanak sağlayabildik; sanat, müzik ve spor dallarında eğitim için özel mekanların oluşturulmasına önem verdik.
Tamamladığınız, inşaatı ve tasarım çalışmaları devam eden projeleriniz nelerdir?
Mimari uzun soluklu bir alan. Onun için son zamanda çalıştığımız işleri son iki yıldır üzerinde çalıştığımız işler olarak da tanımlayabilirim. Akasya Acıbadem projesi üzerinde herhalde 6 yıldır çalışıyoruz. Son olarak “Kent Etabı” rezidans projelerinin kontrollüğünü bitirdik. Yine aynı şekilde Ottomare projemizin inşaatı tamamlanmak üzere. İki projemizde de yaşam başlayacak kısa zamanda. Antepia, Altın Oran yerleşkeleri gibi büyüklüklerinden ötürü uzun yıllar dizayn süreçleri devam eden yeni etapları ele alınan projelerimiz de bizim için çok önemlidir ve hala gündemdedir. İnşaatı henüz başlayan Ataköy Sepearl Konut ve Otel projemizle birlikte Denizli’de ve yine Ankara’da çeşitli konut yerleşim projelerimiz devam ediyor. İstanbul’da Köyceğiz projemiz yakında satışa sunulacak. Geçtiğimiz ay SEV American College okul binamız kullanıma açıldı, bu proje bizleri çok heyecanlandırıyor.
Yurt dışı projelerinizden bahseder misiniz?
Elbette... Mekke’de, tüm koordinasyon sorumluluğunu da üstlendiğimiz Jabal Omar Development yatırımı olan, ticari alana da sahip Westin ve Shereton Otel projemiz var. Ayrıca Suudi Arabistan’da Abha kentinde açılacak olan King Khalid Üniversitesi’nin Tıp Yerleşkesi Yönetim Binası projesinde çalışmalarımız buluuyor. İki proje için de grubu ve profili farklı ayrı bir departman kurduk. Tüm bu projelerimiz için yoğun bir tempoda çalışmaktayız.
Kadronuz, ekibiniz hakkında bilgi alabilir miyiz?
Şuan da büromuzda çalışan 40 mimar arkadaşımız var. Burada herkes mimardır. Onun yanı sıra ofisimize sanat havası koklatan bir tane grafiker ressamımız ve peyzaj mimarlarımız var. Projelerimizde grup liderleri ile çalışırız. Grup liderlerinin ekibinde mimar arkadaşlarımız olur. Projelerimizi konsept aşamasından, önemli kararların alımına kadar, bir ekip içinde yürütmeye özen gösteriyoruz. Projelerimiz 400 - 500 bin metrekarelik işler olduğu için, önce master plandan başlarız. Sonrasında vaziyet planına ineriz, binaları dizayn ederiz. Ardından detaylar seçmeye başlarız. Çok emek yoğun bir iş olduğundan, vazgeçmeden ve detaylı çalışmayı seven mimarlarla çalışmayı önemsiyoruz.
Yaşanan asansör faciası ile başlayacak olursak, yeni projelerin ilerleyişini, alınan tedbirleri nasıl yorumluyorsunuz? Önerileriniz nelerdir?
İş kazaları maalesef ülkemizde son dönemlerde fazlaca yaşanmaya başlandı ve böylece kamuoyunun gündemine taşındı. Bu konunun çokça tartışıldığını gözlemliyorum ama yönetmeliklere en doğru tarifiyle geçmedikçe ve hakkını veren bir denetim olmadıkça tartışmalar, suçlamalar bizi bir yere götürmeyecektir. Acilen şantiyelerde alınması gereken tedbirlerin madde madde çok iyi tespit edilmesi, kontorllerinin yapılmasına ilişkin yaptırımların cezaların arttırılması gerektiği düşüncesindeyim. İnşaatı yüklenen firmayla kendisini denetleyen firma bir çatı altında olursa bu iş yürümez. Müstakil yapılar kurulmalı ve denetimler çok sıkı bir şekilde yapılmalıdır.
“İşçilerin iş güvenliğine ilişkin eğitimleri de önemlidir”
Bence dikkate değer bir konu da işçilerin iş güvenliğine ilişkin eğitimleri. Trafikte, polisten kaçarak emniyet kemerini takmamak gibi bir anlayışı maalesef kaza oranı çok yüksek inşaat gibi üretimlerde de görüyoruz. Çalışanlar tüm uyarıları maalesef dikkate almayabiliyorlar. Güvenlik eğitimlerinin de çok titizlikle takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Ülkemizde mimari ve tasarımın gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ülkemizde inşaat sektöründe daha çok yatırımcı, müteahhit yani parayı yöneten kesim ön plana çıkarılır. Mimarisi kime aittir buna pek dikkat edilmez. Aslında edilmezdi desem daha doğru olur, son yıllarda bu yönde bir bilinç geliştiğini söylememiz mümkün. Çünkü inşaat potansiyelinin yükselmesiyle beraber mimari öne çıkmaya başladı. Mimarinin öne çıkmasıyla da mimarların adı daha bilinir olmaya başladı. Türk mimarlarının çok başarılı örnekler kazandırdıklarını ve kendilerini çok geliştirdiklerine inanıyorum. Bu durum bir araya geldiğimiz dünya çapındaki tüm platformlarda gözle görülür bir durumda.
Global pazarda Türkiye’nin artan inşa faaliyetleri ve inşaat sektörü çok dikkat çekiyor. Ancak Türk mimarlarına önem veriyorlar mı vermiyorlar o konuda net bir fikrim yok; MIPIM gibi Cityscape gibi etkinlikler bunu görmemizi sağlıyor. Batı, imkanları elverdiği için pek çok alanda olduğu gibi dünya mimarlığında da söz sahibi durumda olup, önemli birikimlere sahipler. Dünyanın her tarafına yayılmış durumdalar ve çok kolay organize olabiliyorlar. Türk inşaat sektörü bu alanda söz sahibi oldu, şimdi mimarlığımızın söz alıp alamayacağını göreceğiz.
Son dönemlerde gündemde olan kentsel dönüşüm çalışmalarını mimar olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dönüşümü destekliyorum, ama bunun çok dikkatli bir şekilde yapılması gerekiyor. İstanbul’da münferit, güzel işler var. Ama bunların hepsi bir araya gelip hakiki bir kent yaratamıyor. Çünkü alt yapıdaki plan eksikliği çok büyük. Mimarlık ve kent birbirinden bağımsız düşünülemeyecek tasarım alanlarıdır ve sosyal bir konudur. Yıllar içinde aldığı göçlerle genişlemiş, birçok merkeze sahip, yüksek yoğunluklu bir kent İstanbul. Tarihi, kültürel birikimi hepimizin bildiği gibi çok eşsiz ve zengin. Mesele İstanbul’da mimari bir tasarım olunca kentten ayrı bir söylemde bulunmak imkansız ve bizler de Evrenol Architects olarak yıllar içinde zaten mimari yaklaşımımızı bu yönde geliştirdik. Mimari sadece iyi binalarla değil, iyi bir yaşam çevresiyle değer kazanır. Yerine, zamanına, yöresine ve arazisine uygunluk şartı ön plana alınarak geliştirilen her proje kendi dinamiğini getiriyor ve birbirinden farklı oluyor. Kent dokusu içinde bu farklılaşmanın önemi çok büyük. Kentin yenilenmesi için farklılıkları ve niteliği arttırmak, doğru planlanmış bir kentsel dönüşüme destek vermek lazım. Bu konuda söz almak, sorumluluk duymak gerekiyor.
İnşaat sektörünün gelişimini / ilerleyişini nasıl gözlemliyorsunuz?
Türkiye’nin son zamanlardaki gelişimi Uzak Doğu’ya daha çok benziyor. Avrupa ile kıyaslamamamız lazım. Çünkü onların tamamen başka dinamikleri var. Avrupa çok dağınık ve ufak şehirlerde yaşayan, şehirli nüfusu çok olan, geleneklerini, mimarilerini koruyan bir yapıya sahip... Dolayısıyla onlarla kendimizi pek kıyaslayamayız. Bizim geçmişimiz ve mimariye bakışımız daha farklıdır. Biz göçebe toplumun evlatlarıyız. Yeni yeni yerleşik düzene geçiyoruz. Nüfusun patlaması ve şehirlerin yığılmasıyla daha ziyade Uzak Doğu kentleri gibi büyüdüğümüzü görüyorum. İstanbul’daki gelişmeler, Çin’in şehirlerindeki gelişmelere benziyor. Ama iyi gelişmeler yaşanacağından ümidim var.
Türkiye olarak MIPIM’in 2 yıldır onur konuğu ülkesi olduk. Ülkemiz çok haklı olarak seçildi. Çin’den sonra inşaat sektörü ve endüstrisi hızla yükselen ülke şüphesiz Türkiye. Dünyada imkanları ve nüfusları çok yüksek olan Amerika, Rusya, Endonezya, Güney Amerika gibi çok sayıda ülke varken, Türkiye’nin global alanda atılımlar yapması önemli bir konudur. Bu durum, Türkiye’nin nasıl bir yükseliş içinde olduğunu ve imkan olduğunda hangi noktalara ulaşabileceğini çok iyi özetliyor.
Sektörün en önemli sorunları sizce nelerdir?
İmar kanunlarımızın mimarları kısıtlayan tarafları çok fazla. Doğru zamanda, kentin altyapısı gereği gibi sağlanmamışken mimarlara iş düşüyor olması en önemli sorunlardan. Çok başarılı projeler hazırlanıyor ama kentin altyapısı yeterli olmadığı için, bütünlüğü sağlanmamış, modern şehirleri ortaya çıkarmak güçleşiyor. Bu durum idari kararlarla düzeltilebilir. Bunun sağlanabilmesi için de mimarlarla bilgi alışverişi yapılmalı, olması gerekenler tartışılmalı ve çözüm sağlanmalıdır. Sektörde büyük iletişimsizlik var; idare, bakanlık, belediye, üniversiteler, mimarlar odası, serbest mimarlar, çalışan mimarlar bunların her biri âdeta ayrı birer devlet gibi hareket ediyor. Büyük bir çatı altında koordineli bir çalışma yapmalı; kentleri altyapısı tamamlanmış daha yaşanabilir bir hale nasıl getirebiliriz bunu planlamalıyız.
Sorun olarak gördüğüm diğer bir konu da ülkemizdeki gayrımenkul geliştirici profili. Son yıllarda, bu alanın karlı bir sektör olduğu yargısıyla, bu alanda hiçbir deneyimi olmayan birçok firma inşaat işine soyundu. Gerekli danışmanlıklardan yoksun olduklarından kentlerimizi bile etkileyen birçok yanlış kararlar aldılar ve almaya devam ediyorlar. Bu durumu sektör için ve kentlerimiz için bir tehdit olarak görüyorum. Kimi zaman, gözü kara davrandıkları için deneyimli inşaat sektörlerinin de benzer hatalara düştüğünü gördük ve piyasadan çekilmeye varacak kadar büyük problemlerle yüzleştiler. Bu durumun ekonominin genel gidişatına büyük etkisi oldu. Konut müşterisi için, son kullanıcı için güven kırıcı bir ortam oluşuyor.
Son olarak beklentileriniz ve hedefleriniz nelerdir?
Hedefimiz kendi mimari felsefemiz doğrultusunda, gerek yurt içinde gerek yurtdışında doğru yatırımcılarla ilerlemeye devam etmek. Son yıllarda oldukça kaliteli yapılar gerçekleştiriliyor. Projelerin belli bir seviyenin üstüne çıkmasında vizyon sahibi gayrimenkul yatırımcılarının büyük katkısı var. Yüksek hayalleri olan yatırım grupları var. Bir mimarın arkasında işvereni varsa, ona inanıyor ve destekliyorsa, orada mimarinin gelişmesinden, adım atmasından, farklılaşmasından bahsedebiliriz.
Boytorun Mimarlık tarafından Arnavutköy’de tasarlanan Durusu Milltown projesi bölgenin konut, ticaret ve kamusal alan ihtiyaçlarını karşılama hedefiyle hayata geçiriliyor. Kişi başına düşen sosyal ala...
Devamını Gör...
Özer Ürger Mimarlık tarafından tasarlanan Güngören Gösteri Merkezi (GGM) ve Kent Parkı projesi, yapı ile çevresi arasında kurulan güçlü bağlar sayesinde İstanbul’un en yoğun nüfuslu bölgelerinden biri...
Devamını Gör...
Ulusal ve uluslararası ölçekte atlı spor kulüplerine imza atan Equine Design Studio, Şile’de uluslararası yarış standartlarına uygun niteliklerde özel bir binicilik merkezi tasarladı
Devamını Gör...