Baraka Mimarlık hakkında bilgi alabilir miyiz?
Abdurrahman Çekim: Şirketimizi 2009 yılında Abdurrahman Çekim ve Sevilay Uğur Çekim olarak kurduk. Oldukça genç dinamik bir ekipten oluşan Baraka Mimarlık; tasarım kabiliyeti yüksek, küçük, orta ve büyük ölçekli çeşitli projeler arasında hızlı geçiş yapan bir ofistir. Şirketimiz otel projelerinden konuta, ofis yapılarından lojistik binalara kadar geniş bir yelpazede proje hizmeti veriyor.
Tamamladığınız ve devam eden projelere örnekler verir misiniz?
Maxx Royal Kemer Resort & Spa; inşaatını tamamladığımız, ek binlarının devam ettiği projelerimiz arasındadır. 150 bin metrekare alan üzerinde 100 bin metrekare kapalı inşaat alanı bulunan bir proje 900 yataklı. Hem mimarisi hem işletmesiyle alışılmışın sınırlarını zorlayan bir otel. Bulunduğu yer ile tamamen bütünleşen projeyi, etrafındaki nerdeyse tek bir ağaca dahi dokunmadan konumlandırdık. Tipik klişe tematik otellerin aksine referansını tamamen bulunduğu yerin koşulları üzerinden alan bir yaklaşım benimsedik. Böylece mimarisi ile de özgün ve butik bir yerde durmayı başarmış bir proje oldu.
Devam eden projelerimizden biri de Suryapı Vitrin. Yaklaşık 240 daireden oluşan projenin inşaası tamamlanmak üzere. Sinapaş Liva konutları projemiz ise yaklaşık 470 konuttan oluşuyor. Acıbadem Kısa Pollenium Konutları 2 blok 13 daireden oluşuyor. Ayrıca Sinpaş Kağıthane ofis yapısı, Çorum Ticaret ve Sanayii odası binası projelerinde çalışmalarımız devam ediyor. Ayrıca Baraka Ümraniye konutlarının da inşaası bitmek üzere olan projelerimizden. Projelendirme çalışmalarına yeni başladığımız Üsküdar’da mahalle ölçeğinde kentsel dönüşüm projesi, Sinpaş ile çalıştığımız İş Modern projesinin devamı niteliğinde yeni logistik depo binası da projelerimiz arasında bulunuyor.
Kadronuz, ekibiniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Baraka Mimarlık; oldukça genç, dinamik, tasarım kabiliyeti yüksek bir ekipten oluşuyor. Çalışma arkadaşlarımızı çok titizlikle seçiyoruz. Okullarında başarılı, mimarı duyarlılıkları yüksek, yaratıcı mimari bir ekip ile çalışıyoruz. Tabi ekibimizin yanı sıra İsviçre’li Dolmus Architekten firmasıyla da proje ortaklığı yapıyoruz. Çeşitli işleri beraber tasarlıyoruz. Okullarda ortak workshoplar düzenliyoruz.
Yaşanan asansör faciası ile başlayacak olursak, yeni projelerin ilerleyişi, alınan tedbirleri nasıl yorumluyorsunuz?
İş güvenliği mevzusunun sadece yönetmeliklerle, kanunlarla çözülebilecek bir konu olmadığını düşünüyorum. Bunun bir kültür mevzusu ve toplumsal bir vaka olduğu kanısındayım. Bir işi yapacak, uygulayacak, çalışacak ve denetleyecek kişilerin; yani genel itibari ile tüm kalemlerin bu kültürel seviyede olmadığı gerçeğini görmemiz gerekmekte. Ülkemizdeki toplumsal gelişmişliğin ve profesyonelleşmenin ülkenin tüm ekonomik kesimlerinde tam olarak oturamamış olmasının yanında, şeffaf ve adaletli olmayan ekonomik düzenin handikapları ve daha az zamanda, daha çabuk ve daha az maliyetle iş yapma alışkanlığı, konunun bir diğer ciddi tarafıdır.
Ülkemizde mimari ve tasarımın gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında modalar ve trendler üzerinden bir biçimleniş var. Fakat diğer yandan az da olsa çağdaş olmaya çalışan yeri, zamanı, ölçeği önemseyen, fiziksel koşulları gözardı etmeyerek üretim yapmaya çalışan bir kesim var. Biz ofis olarak kendimizi bu noktada konumlandırıyoruz. Bunların yanında tamamen piyasa ve müşteriye angaje olmuş ve mimari kaygılardan yoksun üretimlerde bulunuyor. Diğer yandan, yeni yeni gelişen ama hızlı vücut bulan, çeşitli politik baskıların etkisiyle de oluşan, kavramsal olarak bir yere oturtamadığımız, aynı zamada tarihi de yüzeysel bir özümseme ile projesine katan eklektik arayışlarda hız kazanmış gözüküyor. Aynı zamanda mevcut mimari modalar üzerinden giden tasarım üretimleride var. Bu tarz bir yaklaşımı biz benimsemiyor olsak da, bunu layıkıyla yerine getiren ofislerin de hakkını vermek gerekir.
Son dönemlerde gündemde olan kentsel dönüşüm çalışmalarını mimari olara nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kentsel dönüşümün birçok boyutu var ama burada mimari boyutunu değerledirmek gerekecek. Aslında yukarda bahsettiğimiz mimari üretim biçimlerine kentsel dönüşümü de eklemek de gerekebilirdi. Çünkü son yıllarda mimari üretim kentsel dönüşüm merkezli yoğun bir kanala girdi. Mimari tasarım, estetik gibi konular; böylesi ağır ve çok buyutlu bir durumun karşısında ikinci, hatta üçüncü plana düşmüş gözüküyor. Dönüşümün oluşturduğu bu rant odaklı speküatif atmosfer sebebiyle mimari duyarlılıklardan, kent ve insan ölçeğinden uzak yapısal çevrelerin oluşturluluyor olmasını üzülerek izlemekteyiz. Bu dönüşüm ortamında bir çok kalem, mimariden bağımsız gelişmesine rağmen, biz ofis olarak böylesi işlerde de yukarıda belirttiğimiz mimari yaklaşımımızı korumak için yoğun bir çaba göstermeye çalışıyoruz. Bu yapı yoğunluklarını nasıl daha iyi bir ölçeğe indirip sağlıklı ve yaşanılabilir alanlar elde edebiliriz diye düşünmekte ve uğraşmaktayız. Mimarinin, yapısal alana katabileceklerini son noktasına kadar dürtmek, bizim dert ettiğimiz bir konu durumunda.
2014 yılı firmanız açısından nasıl tamamlanmak üzere?
Çok verimli ve yoğun bir sene geçirdik. Ciddi işler gerçekleştirdiğimiz bir sene oldu. Bu sene itibari ile daha büyük ölçekli ve prestijli işleri gerçekleştirdik. Haliyle ofisin kendisi de bu doğrultuda evrildi. Özellikle Maxx Royal Kemer projesi ile müşterilerimizle kurduğumuz ilişkelerde gelişti ve değişti. Bu kadar büyük ölçekli bir işin altından kalkabilir hale gelmiş olduk. Bu durumların akabinde, Arkitera Genç Mimar Ödülü ve Maxx Royal projesi ile işveren ödülünü kazandık. Mimarlık platformlarında görünürlüğümüzün artması, bizde iyi bir mimarlık ürünü ürettiğimiz inancını pekişitirdi. Oldukça olumlu geri dönüşler almamız, motivasyonumuzu ve ürettiğimiz mimarlığa olan talebi arttırdı. Bakış açımızı ve yaklaşımımızı test ettiğimiz bir süreç yaşamış olduk.
Aslında bazı olumsuzlukların arkasına sığınmak yerine; bir işin doğrusunu cesaretli bir şekilide savunduğunuz ve bunu iyi anlattığınız zaman, müşteriyi de bir şeklide kendi kanalına çekebiliyorsun.
Son olarak beklenti ve hedefleriniz nelerdir?
Farklı ofislerle karışmak, katışmak. İşbirliğini ve iletişimi arttırabilmek. Bunu bazen yapıyoruz ama daha yoğunlaştırarak etkileşimi arttırmak gerektiğini düşünüyoruz. Ofisin, daha fazla deneysel çalışabileceği, araştırma çalışmalarına daha fazla zaman ayırabileceğimiz bir ortam yaratmak isteğimiz var. Çeşitli malzemelerin ofis ortamında denendiği, daha büyük ölçekli maketlerin yapılabildiği bir çeşit laboratuvar ortamı. Malzemeyi deneyebildiğin ve dokunduğun. Fiziksel ortamın duyularımızı geliştirebildiği bir çalışma ve üretim ortamı düşüncelerimizden birisi. Arkitera Genç Mimar Ödülü’ne bu yıl biz layık görüldük. Bu ödül bir taraftan bize yeni sorumluluklar yüklerken diğer taraftan ofisemize yeni çalışmaları için bir motivasyon oluşturmuş oluyor. Bu sebeple, ödül mekanizmasının bize bu çerçevede koyduğu katkıyı önemsiyoruz.
Boytorun Mimarlık tarafından Arnavutköy’de tasarlanan Durusu Milltown projesi bölgenin konut, ticaret ve kamusal alan ihtiyaçlarını karşılama hedefiyle hayata geçiriliyor. Kişi başına düşen sosyal ala...
Devamını Gör...
Özer Ürger Mimarlık tarafından tasarlanan Güngören Gösteri Merkezi (GGM) ve Kent Parkı projesi, yapı ile çevresi arasında kurulan güçlü bağlar sayesinde İstanbul’un en yoğun nüfuslu bölgelerinden biri...
Devamını Gör...
Ulusal ve uluslararası ölçekte atlı spor kulüplerine imza atan Equine Design Studio, Şile’de uluslararası yarış standartlarına uygun niteliklerde özel bir binicilik merkezi tasarladı
Devamını Gör...